Tarihçiler tam olarak ne zaman basladığı konusunda fikir birliği içinde olmazsa da, modern bilim çağının Galileo Galilei, Rene Descartes ve Isaac Newton düşüncelerini açıkladıkları sırada başlamış olduğu kesin.
Modern bilimsel düşüncenin bu ilk öncüleri, doğru biçimde bakıldığında evrendeki olayların yalnızca açıklanabilir olmakla kalmayıp aynı zamanda öngörülebilir olduğunu ileri sürüyorlardı.
Ilk bilimsel çalışmalar, günlük hayatta görebileceğimiz ve yaşayabileceğimiz türden şeylere odaklanmıştı. Galileo, eğri bir kuleden aşağı ağırlık atıyor ve eğik bir düzlemden aşağıya yuvarladığı topları gözlüyordu. Newton, elmaların düşüşünü ve Ay`ın yörüngesini inceliyordu. Amaç, "Ritmin ve düzenin ardında ki mantığı ve anlamı" bulabilmekti.
Adları duyulmuş veya duyulmamış pek çok kahraman, bu hızlı ve etkileyici ilerlemeye katkıda bulunmuş ama Newton onlardan farklı olarak, elindeki az sayıda denklemle, yerdeki ve gökteki hareketlerle ilgili bilinen herşeyi bir araya getirerek KLASIK FIZIK denilen eserin fon müziğini bestelemiş oldu. Klasik fiziğin en büyük kahramanlarından biri olarak tarihte yerini aldı.
Bugün, 300 yıldan daha uzun bir süre sonra bile, Newton`un denklemlerini dünyanın her yerinde fiziğe giriş derslerinin verildiği sınıflerın tahtalarında, uzay araçlarının yörünge hesaplamalarında görebiliriz. Newton, çok fazla sayıda fiziksel olguyu tek bir kuramsal çerçeve içinde birleştirmiştir.
Newton, uzayın ve zamanın evrenin değişmez alanı oluşturan, mutlak ve değişmez varlıklar olduğunu öne sürdü. Kısacası, Ona göre, uzay ve zaman, evrene biçimini ve yapısını veren görünmez bir yapı iskelesi oluşturuyordu. Sonraki 200 yıl boyunca Newton`un mutlak uzay ve zaman kavrayışı artık sorgusuz kabul edilen bir ilke olmuştu.
Newton`un denklemleri sadece kütleçekimini kapsıyordu. Klasik fiziğin yapısını elektriksel ve manyetik kuvvetleri de kapsayacak biçimde ancak 1860`ta Iskoç bilim insanı Maxwell tarafından genişletildi.
Artık 1900`lü yılların başında hemen hemen herşeyi keşfettiklerine, sadece ufak ayrıntıların kaldığına inanan bilim insanları, şimdi sırada " Işığın hareketinin özellikleri ve cisimlerin ısıtılınca yaydığı ısınımın özellikleri" var. Sonra zafer bizim sözlerinin altında KUANTUM MEKANIĞI`nin çıkacağını, fiziğin bambaşka bir boyutuyla karşılaşacaklarını o zamanlar elbette öngöremezlerdi.
Ortaya atılan bu iki problemin her biri bir devrim başlattı ve gene her biri doğa yasalarının yeni baştan yazılmasını gerektirdi. Sorun ise, Newton`un uzay ve zaman kavramlarına hatalı bakışındaydı.
Newton`un düşündüğü gibi uzay ve zamanın birbirinden bağımsız ve mutlak olmadığını, tam tersine göreli ve birbirinin içine girmiş olduğunu 1915`te Einstein ispatlamış ve Newton fiziğinin sonunu getirmişti. Newton`un aksine Einsten, uzay ve zamanın esnek ve dinamikliğini savunmuştur.
Klasik fizikle, eğer tüm nesnelerin belli bir andaki konumlarını ve doğrusal hızlarını biliyorsanız Newton ve Maxwell denklemlerini kullanarak bu nesnelerin geçmişte ya da gelecekte herhangi bir anda ki konumlarını ve doğrusal hızlarını bulabilirsiniz. Fakat, bilim insanlarının yukarıda yazılı olan iki sorusuyu klasik fizikle açıklaması imkansızdır.
Einstein ile başlayan "Kuantum mekaniği" serüvenini bir daha ki yazımızda, küçüklerin dünyasına girerek inceliyeceğiz.
#İnanç Kızılkaya
0 yorum:
Yorum Gönder