Şizofreni Nedir?
Şizofreni, yanlış bilinenin aksine; zayıf kişilik olma, tembellik, zeka geriliği,kişilik bölünmesi, tembellik değildir. Şizofreni önemli bir ruhsal hastalıktır.
Hastalar genellikle mantıksal düşünememe, gerçek dünya ile hayali dünyayı ayırt edememe, normal duygusal tepki verememe, toplumsal kurallara ubymama gibi ciddi sorunlar görülmektedir. Bu süreçte hatta normal konuşma yetisini kaybetme, hafıza kaybı gibi sonuçlara neden olur. Hastalık toplumda %1 oranında görülmektedir. Bedensel ve ruhsal hastalıkların çoğunda organik nedenler vardır. Dopamin ve serotonin, taşıyıcı sistemlere neden olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Şizofreni hastası olan kişilerin çoğu 15-25 yaşları arasındadır. 40 yaş sonrası ve 12 yaş öncesi kişilerde nadir olarak görülür.
Teknolojinin ve tıbbın gelişmesi büyük oranda hastalığı kontrol altına alınırken, bazı hastaların ömür boyu sürmektedir. Hastaların 1/5′i ancak tamamıyla şizofreni hastalığından kurtulur. Şizofreni hastaların bazılarında bir kere atak geçirir, bazılarında ara dönemlerde tekrarlar, bazı şizofreni hastalarında ise belirtilerde artma ve azalma olarak görülür. Ancak sürekli olarak atak geçiren hastalar, normale dönmeyen bir seyir içerisindedirler. Hastalar belirtilerinin çoğunu ilaç tedavisinde başarılı olmuştur. Bazı hastalar maddi yetersizlik, ilaçların yan etkileri ve hastalığı kabul etmedikleri için ilaç kullanımı sağlayamamaktadır.
Şizofreni hastalığının nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, değişik teoriler atılmıştır. Kan bağı olan kişilerin genetik yakınlıkları ve başka nedenleri bir araya gelmesiyle hastalığı ortaya çıkarttığı öne sürmektedir.
*Aile içi şizofreni hastalığı
Tek yumurta ikizlerinden birinin şizofreni olması ikizlerin diğerinde şizofreni olma olasılığı %50′dir.Anne babanın ikisininde şizofreni olması çocuklarda görülme olasılığı %40′dır. Anne veya babadan birinin şizofreni olması çocuklarda görülme olasılığı %8′dir. Kardeşlerin birinde şizofreni olması durumunda diğer kardeşinde şizofreni olma olasılığı %12′dir.
Tek yumurta ikizlerinden birinin şizofreni olması ikizlerin diğerinde şizofreni olma olasılığı %50′dir.Anne babanın ikisininde şizofreni olması çocuklarda görülme olasılığı %40′dır. Anne veya babadan birinin şizofreni olması çocuklarda görülme olasılığı %8′dir. Kardeşlerin birinde şizofreni olması durumunda diğer kardeşinde şizofreni olma olasılığı %12′dir.
Görüldüğü gibi genetik yakınlık şizofreni hastalığı tetiklemiştir. Bazı genler bu hastalığı yakalarken, genetik geçişin neden olduğuna dair henüz kesin bir bilgi yoktur. Ölen şizofreni hastalar üzerinde yapılan araştırmalara göre, beyin biyopsilerin beyinde bazı dokuların değişime uğradığı görülmüştür. Ancak beyinde oluşan bu doku değişiminin, şizofreni hastalığı oluşmadan önce mi yoksa hastalıkla birlikte mi ortaya çıktığı bilinmemektedir. Beyinde haberci rolünü üstlenen dopamin, serotonin ve norepinefrin aktivite artışını hastalığa yol açmaktadır. Kullanılan ilaçlar beyinde haberci rolü üstlenen maddelerin üzerinde, bazı durumlarda etki edildiği görülmektedir. Hastalığın nedeni, bazen dopamin sistemi daha etkin olurken bazen de serotonin sistemine bağlı olarak çıkabilir.
Başka bir tezde ise; bağışıklık sisteminden kaynaklandığı öne sürmüştür. Hamilelik döneminde grip enfeksiyon geçiren kadınların çocuklarında görülmesi yüksektir. Yapılan araştırmalar bu tezi desteklememektedir. Stres gibi çevresel etkenler şizofreni hastalığını ortaya çıkarabilmektedir. Bu gibi durumlarda ilaç tedavisinin yanında psikiyatri tedavisi de görmesi şarttır. Bazı aileler şizofreniye yol açtığı iddia edilmiş, yapılan araştırmalar bu teoriyi çürütmüştür. Hastaların beyninin çok fazla uyaranla karşılaşması, algıda seçiciliği azaltmıştır. Bunun nedeni olarak bazı kimyasal ve kimyasal bozukluklardan kaynaklandığı öne sürülmüştür. Örneğin, bir şizofreni hastasının televizyon izlerken dışarıdan gelen bir sesi algılayamaması gibi. Yapılan araştırmalara göre tüm seslerin algılandığı ve uyaranlar karşı çok fazla maruz kaldığı anlaşılmıştır. Stresli bir ortamda bulunan kişilerin, bünyesel olarak yatkınlığı mevcut ise stres-diyatez teorisine göre şizofreni ortaya çıkarmaktadır. Biyolojik, psikolojik, çevresel etkenlere maruz kalan bireyler bu hastalığa yol açabilmektedir. Ancak her çevresel etkene maruz kalan bireyin bu hastalığa yakalandığını söylemek yanlış olur. Bünyesel olarak yatkın kişiler; yakının kaybetmesi, toplumda baskı altında kalması yada çok stresli bir iş yerinde çalışması bunu tetikleyecektir.
Şizofreni Belirtileri Nelerdir?
Şizofreni hastaları dünyayı farklı gözle bakar ve çevrede olmayan duyuları algılarlar. Dış dünyayla karmaşık hayatları bulunan bu hastaların garip kokular, sesler ve hayallerle iç içe yaşamaktadır. Normalin aksine davranışlarıyla beraber heyecan, korku, adrenalin duygusu epeyce fazladır. Birçok farklı yollarla şizofreni hastalığı gelişim gösterir. Şizofreninin ortaya çıkması genel olarak sinsice olurken nadir olarak da hızlı ve ani çıkar. Yavaş ve sinsi gelişim gösteren belirtiler;
*Kendine bakımının azalması
*Dikkat toplamada zorluk
*İçine kapanıklık
*Dikkat toplama güçlüğü
*Dini uğraşlarda artış
*Birisine bağlanma (kara sevdaya tutulmak vb.)
İlk bakışta bu belirtiler psikiyatri hastalıkları ile karıştırılır. Belirti süreci ay yada bir yılı aşkın süreçte devam etmesinin ardından hastalığı meydana getirir. Hayali kişilerle konuşma, garip sesler çıkarma, normal olmayan davranışlar sergileme, hiç hareketsiz uzunca süre bekleme ve garip konuşmalar sıkça tekrarlanır. Hızlı seyir gösteren şizofreni hastaların yukarıda belirtilen belirtileri çoğu aynı anda çıkar ve bazılarında şiddetli semptomlarda olabilirler. Hatta şiddetine bağlı olarak hastayı kontrol etmek güç hale gelebilir. Şizofreni “pozitif” ve “negatif” belirtiler olarak iki başlık altında toplamamız mümkündür. Ancak her iki belirtilerin tümünün aynı anda görülmesi imkansızdır. Şizofrenin tipine göre de paranoid gibi kümeler oluşturulur. Paranoid şizofrenide örneğin, kendisine kötülük yapmak isteyenlere karşı bir savaş içerisindedir. Hastanın özel güçleri vardır, buna bağlı olarak sesler duyar. Önlem olarak perdeleri kapatır, yediği yemeği zehirlenmeye karşı önlemler alır. Fakat yemeği yapan kendisidir. Bununla beraber kendi odasına dinleme cihazı, kameralar yerleştirir ona göre temkinli konuşmalar sürdürür. Basit şizofreni hastaların ise içine kapanıklık, sosyal aktivite de azalma, kendisine bakmamasıdır.
Şizofreni hastaları dünyayı farklı gözle bakar ve çevrede olmayan duyuları algılarlar. Dış dünyayla karmaşık hayatları bulunan bu hastaların garip kokular, sesler ve hayallerle iç içe yaşamaktadır. Normalin aksine davranışlarıyla beraber heyecan, korku, adrenalin duygusu epeyce fazladır. Birçok farklı yollarla şizofreni hastalığı gelişim gösterir. Şizofreninin ortaya çıkması genel olarak sinsice olurken nadir olarak da hızlı ve ani çıkar. Yavaş ve sinsi gelişim gösteren belirtiler;
*Kendine bakımının azalması
*Dikkat toplamada zorluk
*İçine kapanıklık
*Dikkat toplama güçlüğü
*Dini uğraşlarda artış
*Birisine bağlanma (kara sevdaya tutulmak vb.)
İlk bakışta bu belirtiler psikiyatri hastalıkları ile karıştırılır. Belirti süreci ay yada bir yılı aşkın süreçte devam etmesinin ardından hastalığı meydana getirir. Hayali kişilerle konuşma, garip sesler çıkarma, normal olmayan davranışlar sergileme, hiç hareketsiz uzunca süre bekleme ve garip konuşmalar sıkça tekrarlanır. Hızlı seyir gösteren şizofreni hastaların yukarıda belirtilen belirtileri çoğu aynı anda çıkar ve bazılarında şiddetli semptomlarda olabilirler. Hatta şiddetine bağlı olarak hastayı kontrol etmek güç hale gelebilir. Şizofreni “pozitif” ve “negatif” belirtiler olarak iki başlık altında toplamamız mümkündür. Ancak her iki belirtilerin tümünün aynı anda görülmesi imkansızdır. Şizofrenin tipine göre de paranoid gibi kümeler oluşturulur. Paranoid şizofrenide örneğin, kendisine kötülük yapmak isteyenlere karşı bir savaş içerisindedir. Hastanın özel güçleri vardır, buna bağlı olarak sesler duyar. Önlem olarak perdeleri kapatır, yediği yemeği zehirlenmeye karşı önlemler alır. Fakat yemeği yapan kendisidir. Bununla beraber kendi odasına dinleme cihazı, kameralar yerleştirir ona göre temkinli konuşmalar sürdürür. Basit şizofreni hastaların ise içine kapanıklık, sosyal aktivite de azalma, kendisine bakmamasıdır.
Pozitif belirtilerde garip davranışlar, şüphecilik ve garipsel işitme sesleri duyması çok sıktır. Hastalar, konuşurken konudan konuya atlar, farklı anlamlara gelen kelimeleri ardı ardına söyler, cümlenin yapısı uygun olmayan cümleler ifade eder, konuşurken duraksama, kendi uydurduğu kelimeler söylemesi gibi davranışlar sergiler. Kendi uydurduğu kelimelerin biraz düşünüldüğünde aslında kendisinin yüklediği anlamların içeriği vardır. Düşünceleri çocuksu ya da büyükseldir. Hayali insanları görürler ve hayali insanların kendisine kötülük yapmak istemektedir. Örneğin; kötülük yapmak isteyen kişiler onu takip etmekte, telefonları dinlemekte, ev içindeki kişiler ona manalı şekilde bakıp onun hakkında kötü planlar yapmakta, televizyondan mesajlar almakta, iç organları parçalanmış ve buna rağmen yaşamakta, uzaylılarla konuşmakta ve özel güçleri yapmak gibi normal olmayan davranışlar sergilemektedir. Gerçekle bağlantısı olmayan kişilerle konuşur, bazen bu sesler komut verir onu yönetir; hatta dalga geçerler. Yaratıklar ve garip şekiller onun beyninde değil dış dünyasında yer alır. Bu yaratıklardan çoğu zaman korku içindedirler. Dışarıdan bakıldığında sanki bir yere sabit bakıyormuş ve kendi kendine konuşuyormuş gibi görünürler.
Negatif belirtilerde; konuşma hareketlerinde azalma, kendine bakımında azalma, içine kapanıklık, ilgi ve istekte azalma toplumsal çekinme vardır. Jest ve mimikler de azalma hastaların verdikleri tepkiler arasındadır. Ağlanacak yerde gülüp, gülünecek yerde ağlayabilirler. Hasta ilk aşamada tepkisini uzun süre hareketsiz kalarak gösterir. Bunun nedeni yapacakları hamlede kararsız kalmalarıdır. Bir süre bekledikten sonra aniden sıçramalar yapabilir ve harekete geçebilirler. Topluma karşı ilgileri de bunla beraber kaybolur iş veya okul hayatına devam edemez. Şizofreni hastalarında saldırganlığı çok görülen bir durum olmamasına rağmen belirtiler çıkmadan önceki evrede, çevresindekilere saldırganlıklar görülebilir. Hastalığa karşı bir ilaç kullanmamaları saldırganlığı tetikler. Şizofreni hastaları %10′u gibi düşük intihar girişimleri bulunurlar. İntihar etmelerini tahmin etmek zordur.
Şizofreni Tedavisi
Birçok farklı şekillerde kendisini belli eden fakat neden oluştuğu bilinmeyen bir hastalıktır. Tedavi bu amaçla semptomlar yatıştırmaya ve hastalığın tekerrür etmesini önlemeye yöneliktir. 1950 yılında çıkan antipsikotik ilaçlar, hastalığın belirtilerini önemli ölçüde azaltmakta, iş verimini artırmakta ve hastalığın tekrar çıkmasını engellemektedir. Hastalığını tamamen ortadan kalkmasına engel olamamaktadır. İlaç her şizofreni hastalığı için farklı tedaviler, farklı ilaçlar ve farklı dozlar kullanılır. Bir hastada kullanılan doz diğer hastada kullanılması risk teşkil etmektedir. Hastalığı nüksedebilir veya şiddetini artırabilir. Bu evrede doğru ilaç kullanımı çok önemlidir. Nadir hastalarda ilaç tedavisi faydalanamamaktadır.
Son on yılda yapılan araştırmalar antiasitler diye adlandırdığımız yeni bir grup ilaç tedavisinde uygulanmaktadır. Clozapine, en etkili ve en yeni ilaçtır. Kandaki beyaz hücrelerde ani düşme gibi, hayati tehlike barındıracak yan etkileri bulunmaktadır. Bu yüzden bu tür ilaçlar doktor kontrolünde ve dikkatli şekilde kullanılması gerekmektedir. Risperidone, Olanzapine, Quetiapine gibi ilaçlar ülkemizde halen kullanılmaktadır. Clozapine’ne göre daha az yan etkisi ve görülür. Ama Risperidone, Olanzapine, Quetiapine gibi ilaçlarda farklı yan etkileri görmek mümkündür. Maddi olarak diğer ilaçlara göre daha pahalıdır.
Tedavi sürecinde kullanılan ilaçlar hayal görme, şüphecilik, ses işitme gibi bazı belirtileri yok etmekle beraber; istek azlığı, duygularda azalma, ilgi gibi belirtilere çok etkisi olmamaktadır. Bu tür ilaçlar tedavi sürecinde kullanırken, toplumda bilinenin aksine hiçbir bağımlılık yapıcı yan etkileri yoktur.
Birçok farklı şekillerde kendisini belli eden fakat neden oluştuğu bilinmeyen bir hastalıktır. Tedavi bu amaçla semptomlar yatıştırmaya ve hastalığın tekerrür etmesini önlemeye yöneliktir. 1950 yılında çıkan antipsikotik ilaçlar, hastalığın belirtilerini önemli ölçüde azaltmakta, iş verimini artırmakta ve hastalığın tekrar çıkmasını engellemektedir. Hastalığını tamamen ortadan kalkmasına engel olamamaktadır. İlaç her şizofreni hastalığı için farklı tedaviler, farklı ilaçlar ve farklı dozlar kullanılır. Bir hastada kullanılan doz diğer hastada kullanılması risk teşkil etmektedir. Hastalığı nüksedebilir veya şiddetini artırabilir. Bu evrede doğru ilaç kullanımı çok önemlidir. Nadir hastalarda ilaç tedavisi faydalanamamaktadır.
Son on yılda yapılan araştırmalar antiasitler diye adlandırdığımız yeni bir grup ilaç tedavisinde uygulanmaktadır. Clozapine, en etkili ve en yeni ilaçtır. Kandaki beyaz hücrelerde ani düşme gibi, hayati tehlike barındıracak yan etkileri bulunmaktadır. Bu yüzden bu tür ilaçlar doktor kontrolünde ve dikkatli şekilde kullanılması gerekmektedir. Risperidone, Olanzapine, Quetiapine gibi ilaçlar ülkemizde halen kullanılmaktadır. Clozapine’ne göre daha az yan etkisi ve görülür. Ama Risperidone, Olanzapine, Quetiapine gibi ilaçlarda farklı yan etkileri görmek mümkündür. Maddi olarak diğer ilaçlara göre daha pahalıdır.
Tedavi sürecinde kullanılan ilaçlar hayal görme, şüphecilik, ses işitme gibi bazı belirtileri yok etmekle beraber; istek azlığı, duygularda azalma, ilgi gibi belirtilere çok etkisi olmamaktadır. Bu tür ilaçlar tedavi sürecinde kullanırken, toplumda bilinenin aksine hiçbir bağımlılık yapıcı yan etkileri yoktur.
İlaçlara Ne Kadar Devam Etmek Gerekir?
Bu tür ilaçlar hastalığı kontrol altına alabilmektedir. Ancak hastalığın tekrar çıkma olasılığı göz önüne bulundurulması gerekir. İlaçlar, hastalığın alevlendiği zamanlarda dozu artırılmalı hastalığı normal seyir izlediği zamanlarda ilaç dozunu azaltılmalıdır. Bazı durumlarda ilaç dozunda düşüş yapılması hastalığı alevlendirebilir bu gibi durumlarda tekar ilaç dozu artırılmalıdır. Hastalar, ilaçları sürekli ve devamlı kullanmaları konusunda zorluk çekerler. Hastalar kesinlikle ilaçlarını bırakmamalıdır. İlaçları bırakan hastalarda, hastalığın tekrar etmesi oldukça yüksektir.
Bu tür ilaçlar hastalığı kontrol altına alabilmektedir. Ancak hastalığın tekrar çıkma olasılığı göz önüne bulundurulması gerekir. İlaçlar, hastalığın alevlendiği zamanlarda dozu artırılmalı hastalığı normal seyir izlediği zamanlarda ilaç dozunu azaltılmalıdır. Bazı durumlarda ilaç dozunda düşüş yapılması hastalığı alevlendirebilir bu gibi durumlarda tekar ilaç dozu artırılmalıdır. Hastalar, ilaçları sürekli ve devamlı kullanmaları konusunda zorluk çekerler. Hastalar kesinlikle ilaçlarını bırakmamalıdır. İlaçları bırakan hastalarda, hastalığın tekrar etmesi oldukça yüksektir.
Hastaların Düzenli İlaç Kullanmamasının Çeşitli Nedenleri
1. Şizofreni hastaları, yan etkileri nedeniyle ilaç kullanımı istemeyebilir. Doktorlar bunu dikkate almaz ise tedaviyi olumsuz etkileyecektir.
2. Hastaların düşünceleri dağınık olması, düzenli ilaç almasını engeller.
3. Hastaların bir kısmı şizofreni hastası olduğunu kabul etmez ve tedaviyi reddeder.
4. Maddi durumu güç olan hastaların, ilaç kullanımı devamlı olarak kesintilere neden olacaktır. Pahalı ilaçların başlanması hastanın tedavisini güç hale getirecektir.
5. Hasta yakınlarının, hastalık hakkında tam bir bilgi sahibi olmaması ilaç kullanımı olumsuz etkileyecektir.
6. Tedavinin kolay uygulanması bazen güç olabilir. Çok sayıda ilaçların farklı zamanlarda alınması gerekebilir. Bu sürece uyması bazen güç hale gelir ve tedavi sürecini bozabilir.
Uyum güçlüğü çeken hastalara bazı önlemler almak mümkündür. İlacın en etkili ve en düşük dozda kullanılması, ilacın yan etkisi fazla olandan düşük olana geçmesi, ağızdan ilaç alımı yerine iğne kullanılması gibi.
İlaçlar özel bir kutuya konularak aileler, günlük ilaç alımını kontrol edebilmektedir.
1. Şizofreni hastaları, yan etkileri nedeniyle ilaç kullanımı istemeyebilir. Doktorlar bunu dikkate almaz ise tedaviyi olumsuz etkileyecektir.
2. Hastaların düşünceleri dağınık olması, düzenli ilaç almasını engeller.
3. Hastaların bir kısmı şizofreni hastası olduğunu kabul etmez ve tedaviyi reddeder.
4. Maddi durumu güç olan hastaların, ilaç kullanımı devamlı olarak kesintilere neden olacaktır. Pahalı ilaçların başlanması hastanın tedavisini güç hale getirecektir.
5. Hasta yakınlarının, hastalık hakkında tam bir bilgi sahibi olmaması ilaç kullanımı olumsuz etkileyecektir.
6. Tedavinin kolay uygulanması bazen güç olabilir. Çok sayıda ilaçların farklı zamanlarda alınması gerekebilir. Bu sürece uyması bazen güç hale gelir ve tedavi sürecini bozabilir.
Uyum güçlüğü çeken hastalara bazı önlemler almak mümkündür. İlacın en etkili ve en düşük dozda kullanılması, ilacın yan etkisi fazla olandan düşük olana geçmesi, ağızdan ilaç alımı yerine iğne kullanılması gibi.
İlaçlar özel bir kutuya konularak aileler, günlük ilaç alımını kontrol edebilmektedir.
İlaçların Yan Etkileri Nelerdir?
Hareketlerde yavaşlama, sertlik, kaslarda kasılma, ayakları sürekli olarak hareket ettirme ihtiyacı klasik nöroleptiklerde görülen en sık yan etkilerdir. Bulanık görme, sersemlik hissi, kadınlarda adet düzensizliği ve memelerden süt gelme, kabızlık, erkeklerde ejakülasyon güçlüğü, ağız kuruluğu daha az görülen yan etkilerdir. Uyutucu ve sakinleştirici etkisi olan ilaçlarda ağız kuruluğu, bulanık görme, kabızlık, tansiyon düşmesi sık görülür. Haloperidol gibi uyutucu ve sakinleştirici etkisi az olan ilaçlar yerinde duramama ve kaslarda kasılma gibi yan etkileri görülür.
Uzun süre ilaç kullanımı; dudak, yüz, beden ve ağız kaslarında istemsiz hareketler kalıcı hale gelebilir. Atipik antipsikotik yeni grup ilaçlar kalıcı yan etkileri çok nadir olarak görülür. Genç hastalar kalıcı ve daha az yan etkisi olan ilaçları tercih etmektedirler.
Atipik antipsikotik clozapine kullanan hastaların %1′i kandaki beyaz kürelerde düşme meydana gelmesi durumunda derhal ilaç kullanımını bırakmalılardır. Devamlı ve düzenli olarak kan kontrolü yapması gerekmektedir. Uyku hali, tansiyon düşmesi, salya artışı, sersemlik, yorgunlu gibi yan etkileri mevcuttur.
Kan beyaz küresinde düşme risperidon, ketiapinde ve olanzapinde görülmemiştir. Bu ilaçlarda yorgunluk, tansiyon düşmesi ve sersemlik gibi yan etkileri görülür. Yan etkileri hastanın tolere edemeyeceği kadar artış gösterirse doz yavaş yavaş artırılması gerekir.
Olanzapin en az yan etkisi olan ilaçtır. Kas kasılması risperidon ile görülmeye başladığı taktirde antiparkinson ilaç kullanılması gerekebilir. Dikkat edilmesi gereken önemli ayrıntı clozapin ve ketiapin doz artışları yavaş yavaş olmalıdır.
Hastaların, ilaçlara olan duyarlılığı yan etkilerinin ortaya çıkışı etki ederler. Her ilacın aynı dozu, her hastada farklı yan etkiler ortaya çıkarabilir. Başka bir hastada şiddetli görülen yan etki diğer hastada hafif geçmesine yada hiçbir yan etki ortaya çıkarmamasına neden olabilir. Hastalarda tolere edemeyeceği yan etkiler çıktığı taktirde, ilacı değiştirmek, ilaç dozunu azaltmak, yan etkileri ortadan kaldırmak için ilaçlar kullanılması gerekir. Bu ilaçlar çok uzun süre kullanılması gerekebilir hatta çoğu hastalar bu ilaçları ömür boyu kullanması gerekmektedir. Hastalık alevlendiği zaman ilaç dozunu artırmalı hastalığın azaldığı dönemde ise ilaç dozunu azaltılmalıdır. Ancak dozun azaltılması hastalığı nüksetmesine neden olabilir. Bu yüzden doktor kontrolünde ilaç dozunu azaltmak çok önemlidir. Doz alımını azaltıldığı süre içerisinde, belirtiler tekrar çıkarsa doz alımı artırılmalıdır. Kas kasılmasına karşın kullanılan antiparkinson bazen ne amaçla kullandığını bilmemektedirler. Antiparkinson sadece yan etkiyi yok etmek amaçlı kullanılmaktadır.
Başka bir yan etkisiyle yok etmeye yönelik ilaç antihistaminiklerdir. Bu ilaç duygu durum düzenleyicidir. Hastalık belirtilerinin azalmasının ardından, depresyon görülür. Depresyon görülmesini durumunda, antidepresan ilaç kullanımı gerekebilir.
Hareketlerde yavaşlama, sertlik, kaslarda kasılma, ayakları sürekli olarak hareket ettirme ihtiyacı klasik nöroleptiklerde görülen en sık yan etkilerdir. Bulanık görme, sersemlik hissi, kadınlarda adet düzensizliği ve memelerden süt gelme, kabızlık, erkeklerde ejakülasyon güçlüğü, ağız kuruluğu daha az görülen yan etkilerdir. Uyutucu ve sakinleştirici etkisi olan ilaçlarda ağız kuruluğu, bulanık görme, kabızlık, tansiyon düşmesi sık görülür. Haloperidol gibi uyutucu ve sakinleştirici etkisi az olan ilaçlar yerinde duramama ve kaslarda kasılma gibi yan etkileri görülür.
Uzun süre ilaç kullanımı; dudak, yüz, beden ve ağız kaslarında istemsiz hareketler kalıcı hale gelebilir. Atipik antipsikotik yeni grup ilaçlar kalıcı yan etkileri çok nadir olarak görülür. Genç hastalar kalıcı ve daha az yan etkisi olan ilaçları tercih etmektedirler.
Atipik antipsikotik clozapine kullanan hastaların %1′i kandaki beyaz kürelerde düşme meydana gelmesi durumunda derhal ilaç kullanımını bırakmalılardır. Devamlı ve düzenli olarak kan kontrolü yapması gerekmektedir. Uyku hali, tansiyon düşmesi, salya artışı, sersemlik, yorgunlu gibi yan etkileri mevcuttur.
Kan beyaz küresinde düşme risperidon, ketiapinde ve olanzapinde görülmemiştir. Bu ilaçlarda yorgunluk, tansiyon düşmesi ve sersemlik gibi yan etkileri görülür. Yan etkileri hastanın tolere edemeyeceği kadar artış gösterirse doz yavaş yavaş artırılması gerekir.
Olanzapin en az yan etkisi olan ilaçtır. Kas kasılması risperidon ile görülmeye başladığı taktirde antiparkinson ilaç kullanılması gerekebilir. Dikkat edilmesi gereken önemli ayrıntı clozapin ve ketiapin doz artışları yavaş yavaş olmalıdır.
Hastaların, ilaçlara olan duyarlılığı yan etkilerinin ortaya çıkışı etki ederler. Her ilacın aynı dozu, her hastada farklı yan etkiler ortaya çıkarabilir. Başka bir hastada şiddetli görülen yan etki diğer hastada hafif geçmesine yada hiçbir yan etki ortaya çıkarmamasına neden olabilir. Hastalarda tolere edemeyeceği yan etkiler çıktığı taktirde, ilacı değiştirmek, ilaç dozunu azaltmak, yan etkileri ortadan kaldırmak için ilaçlar kullanılması gerekir. Bu ilaçlar çok uzun süre kullanılması gerekebilir hatta çoğu hastalar bu ilaçları ömür boyu kullanması gerekmektedir. Hastalık alevlendiği zaman ilaç dozunu artırmalı hastalığın azaldığı dönemde ise ilaç dozunu azaltılmalıdır. Ancak dozun azaltılması hastalığı nüksetmesine neden olabilir. Bu yüzden doktor kontrolünde ilaç dozunu azaltmak çok önemlidir. Doz alımını azaltıldığı süre içerisinde, belirtiler tekrar çıkarsa doz alımı artırılmalıdır. Kas kasılmasına karşın kullanılan antiparkinson bazen ne amaçla kullandığını bilmemektedirler. Antiparkinson sadece yan etkiyi yok etmek amaçlı kullanılmaktadır.
Başka bir yan etkisiyle yok etmeye yönelik ilaç antihistaminiklerdir. Bu ilaç duygu durum düzenleyicidir. Hastalık belirtilerinin azalmasının ardından, depresyon görülür. Depresyon görülmesini durumunda, antidepresan ilaç kullanımı gerekebilir.
Şizofrenide Kullanımı Önerilmeyen İlaçlar Nelerdir?
Psikozlar ve şizofreni hastalarına ilaç tedavisi uygulanırken, bazı ilaç ve maddelerin kullanımı tedaviyi ters etki etmesi nedeniyle kullanılması tercih edilmez.
- Uzun süre alkol kullanımı şizofreni belirtilerine benzer belirtileri ortaya çıkarır. Alkolün beyin üzerinde etkisini artırır ve önemli sorunlar ortaya çıkarabilir.
- Amfetamin, kokain, LSD gibi bağımlılık yapan madde kullanımı hastalığı alevlendirmeye neden olur. Psikiyatrik hastalığı olan kişilere olumsuz sonuç vermesi muhtemeldir.
- Kilo vereci diyet ilaçlar, sinir sisteminde kaygıyı uyandırır. Bu tür diyet ilaçların kullanılması önerilmez. Şizofreni hastaları eğer kullanma ihtiyacı duyduklarında doktor kontrolünde alınması gerekmektedir.
- Çay, kahve, kola gibi kafein içerikli içecekler hastada kaygıyı artırır. Sinirlilik, gerginlik, yerinde duramama gibi belirtiler artmasına neden olur. Akşamları çok fazla tüketildiği taktirde uyumayı engeller. Fazla kafein alınmasını önerilmez.
- Nöroleptiklerin emilini güçleştirmeye yönelik antiasitler (ilaç yada şuruplar) hastalıkla aynı süreçte kullanılması önerilmez.
Psikozlar ve şizofreni hastalarına ilaç tedavisi uygulanırken, bazı ilaç ve maddelerin kullanımı tedaviyi ters etki etmesi nedeniyle kullanılması tercih edilmez.
- Uzun süre alkol kullanımı şizofreni belirtilerine benzer belirtileri ortaya çıkarır. Alkolün beyin üzerinde etkisini artırır ve önemli sorunlar ortaya çıkarabilir.
- Amfetamin, kokain, LSD gibi bağımlılık yapan madde kullanımı hastalığı alevlendirmeye neden olur. Psikiyatrik hastalığı olan kişilere olumsuz sonuç vermesi muhtemeldir.
- Kilo vereci diyet ilaçlar, sinir sisteminde kaygıyı uyandırır. Bu tür diyet ilaçların kullanılması önerilmez. Şizofreni hastaları eğer kullanma ihtiyacı duyduklarında doktor kontrolünde alınması gerekmektedir.
- Çay, kahve, kola gibi kafein içerikli içecekler hastada kaygıyı artırır. Sinirlilik, gerginlik, yerinde duramama gibi belirtiler artmasına neden olur. Akşamları çok fazla tüketildiği taktirde uyumayı engeller. Fazla kafein alınmasını önerilmez.
- Nöroleptiklerin emilini güçleştirmeye yönelik antiasitler (ilaç yada şuruplar) hastalıkla aynı süreçte kullanılması önerilmez.
Psikososyal Tedavileri Nelerdir?
Şizofreni hastalığı, en sık 18-35 yaş grubu arasında görülür. Genç yaşta şizofreni hastası olan bireyler meslek edinme, okul yaşamı ve evlenme gibi önemli yaşantılarına engel olacaktır. İlaç tedavileri sadece hastalık belirtilerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Psikososyal tedavisi bu ilaçlarla birlikte alınması, kendi bakımlarını üstlenmeyi, diğer insanlarla ilişki kurmayı, toplumsal uyuma yardımcı olacaktır. Hastanın bu yüzden psikososyal tedavi görmesi şarttır.
Aile hastalık hakkında bilgilendirilmeli ve eğitilmeli süreç hastalığın tedavisi için çok önem teşkil etmektedir. Şizofreni hastaları, bireysel psikterapi tedavisi sonucunda sosyal ilişkilerin geliştiği gözlenmiştir.
İstanbul’da ”Şizofreni Dostluk Derneği” hastalara ve ailelere destek amacıyla kurulmuştur. Bu dernek yardımıyla şizofreni hastaların aileleri bilgilendirilir ve şizofreni hastaları grup çalışmalarına katılarak iyileşme evresinde önemli derecede katkı sağlar.
Şizofreni hastalığı, en sık 18-35 yaş grubu arasında görülür. Genç yaşta şizofreni hastası olan bireyler meslek edinme, okul yaşamı ve evlenme gibi önemli yaşantılarına engel olacaktır. İlaç tedavileri sadece hastalık belirtilerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Psikososyal tedavisi bu ilaçlarla birlikte alınması, kendi bakımlarını üstlenmeyi, diğer insanlarla ilişki kurmayı, toplumsal uyuma yardımcı olacaktır. Hastanın bu yüzden psikososyal tedavi görmesi şarttır.
Aile hastalık hakkında bilgilendirilmeli ve eğitilmeli süreç hastalığın tedavisi için çok önem teşkil etmektedir. Şizofreni hastaları, bireysel psikterapi tedavisi sonucunda sosyal ilişkilerin geliştiği gözlenmiştir.
İstanbul’da ”Şizofreni Dostluk Derneği” hastalara ve ailelere destek amacıyla kurulmuştur. Bu dernek yardımıyla şizofreni hastaların aileleri bilgilendirilir ve şizofreni hastaları grup çalışmalarına katılarak iyileşme evresinde önemli derecede katkı sağlar.
Aile ve Çevrenin Yardımı
Şizofreni hastaların en büyük desteği ailesinden gelmektedir. Akrabalar, komşu, arkadaşları ve sosyal yardım kurumların desteği tedavi sürecinde önemlidir.
Tedaviyi başlangıçta hastalar reddedebilir ve kliniğe yatmayı ya da hastaneye gitmeyi istemezler. Bu gibi durumlarda emniyetten gerekli yardımı alayabilirler. Hastalar bazen belirtileri doktoru ile paylaşmak istemeyebilir,hasta yakınları doktora gerekli bilgiyi vermelidir.
Tanı ne kadar erken konulup tedaviye başlanırsa iyileşme şansı da o kadar yüksek olur. Tedavi olmayan hastalar, sosyal uyumu bozulmakta, kendi bakımı güç hale gelmektedir. Yakını olmayıp tedavi görmeyen hastalar genel olarak açlık ve yoksulluk içinde yaşayıp, suç işlerler hatta mahkum bile edilebilirler.
Hastalar, olmayan sesleri işitip veya hayali kişilerle konuştuğunu söylerler. Hastalar bu algıları doğru olduğuna inanır ve kesinlikle inandıkları şeyleri değiştirmek güçtür. Hasta size hayali şeyleri duyduğunu yada işittiğini söylemesi halinde ona ”bu belirtiler hastalığın parçası” olduğunu söylemeniz gerekir.
Hastalığın nüksetmesi çevredekiler tarafından fark edilebilir. Ne kadar erken fark edilip doktora gidilirse hastalığı kontrol altına almak o kadar kolay olacaktır. Doktora daha önce kullandığı ilaçları ve günlük yaşantıda yaptığı değişimleri aktarmak tedavi planı önemlidir. Hastanın kötü yönlerini söylemek yerine sağlıklı yönlerini belirtmek hastanın güvenini kazanmasına yol açacak ve tedavisini kolaylaştıracaktır.
Şizofreni hastaların en büyük desteği ailesinden gelmektedir. Akrabalar, komşu, arkadaşları ve sosyal yardım kurumların desteği tedavi sürecinde önemlidir.
Tedaviyi başlangıçta hastalar reddedebilir ve kliniğe yatmayı ya da hastaneye gitmeyi istemezler. Bu gibi durumlarda emniyetten gerekli yardımı alayabilirler. Hastalar bazen belirtileri doktoru ile paylaşmak istemeyebilir,hasta yakınları doktora gerekli bilgiyi vermelidir.
Tanı ne kadar erken konulup tedaviye başlanırsa iyileşme şansı da o kadar yüksek olur. Tedavi olmayan hastalar, sosyal uyumu bozulmakta, kendi bakımı güç hale gelmektedir. Yakını olmayıp tedavi görmeyen hastalar genel olarak açlık ve yoksulluk içinde yaşayıp, suç işlerler hatta mahkum bile edilebilirler.
Hastalar, olmayan sesleri işitip veya hayali kişilerle konuştuğunu söylerler. Hastalar bu algıları doğru olduğuna inanır ve kesinlikle inandıkları şeyleri değiştirmek güçtür. Hasta size hayali şeyleri duyduğunu yada işittiğini söylemesi halinde ona ”bu belirtiler hastalığın parçası” olduğunu söylemeniz gerekir.
Hastalığın nüksetmesi çevredekiler tarafından fark edilebilir. Ne kadar erken fark edilip doktora gidilirse hastalığı kontrol altına almak o kadar kolay olacaktır. Doktora daha önce kullandığı ilaçları ve günlük yaşantıda yaptığı değişimleri aktarmak tedavi planı önemlidir. Hastanın kötü yönlerini söylemek yerine sağlıklı yönlerini belirtmek hastanın güvenini kazanmasına yol açacak ve tedavisini kolaylaştıracaktır.
Şizofreni Tanısı Nasıl Konur?
Psikiyatrik hastalık belirtilerin bir kısımı, şizofreni hastalığında da görülebilir. Sadece bir belirtinin çıkması şizofreni hastalığına tanı koyması için yeterli değildir. Tanı, klinik izleme sonucu öğrenilir. Ruhsal muayene, hasta yakınlarında görüşme sağlanılır. Birbiriyle sık sık karıştırılan bozukluklar vardır. Bunlar; şizoaffektif bozukluk, şizotipal kişilik bozukluğu ve bipolar duygulanım bozukluğudur.
Bedensel hastalıkların seyri sırasında şizofreni belirtileri ile benzer belirtileri görülebilir. Tanının sağlıklı konulabilmesi için, kan tahlilleri ve fizik muayene yapılması gerekir.
Psikiyatrik hastalık belirtilerin bir kısımı, şizofreni hastalığında da görülebilir. Sadece bir belirtinin çıkması şizofreni hastalığına tanı koyması için yeterli değildir. Tanı, klinik izleme sonucu öğrenilir. Ruhsal muayene, hasta yakınlarında görüşme sağlanılır. Birbiriyle sık sık karıştırılan bozukluklar vardır. Bunlar; şizoaffektif bozukluk, şizotipal kişilik bozukluğu ve bipolar duygulanım bozukluğudur.
Bedensel hastalıkların seyri sırasında şizofreni belirtileri ile benzer belirtileri görülebilir. Tanının sağlıklı konulabilmesi için, kan tahlilleri ve fizik muayene yapılması gerekir.
Bazı ilaçlar, alkol kullanan ve madde bağımlılığı olan kişilerde şizofreni hastalığına benzer belirtilerin görülmesi mümkündür. Bu gibi durumlarda hastanın hayat öyküsü anlatması sırasında dikkat edilmeli ve anlattığı öykülerde bunlardan bahsediyorsa tetkiklerin yapılması gerekmektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder